İnsanlar, tarih boyunca yaşadıkları mekan ile bağ kurmuş ve onu tasarlamak için çözümler üretmiştir. Bu ihtiyaç dâhilinde üretilen çözümlere ve yapılan tasarımlara insanlık tarihinin en eski dönemlerinden beri rastlamak mümkündür. Diğer yandan, mimarinin bir sanat olup olmadığı, eski dönemlerden beri tartışılan bir konudur. Kaleme aldığımız bu blog yazısında söz konusu soruya yanıtlar aramaya çalıştık.
Mimari Nedir?
Mimari, insanların yaşadığı, çalıştığı ve sosyal olarak bir araya geldiği fiziki yapıları tasarlamaya yönelik bir disiplindir. Bu disiplinin temel amacı, mekânları ihtiyaçlara göre optimize ederek yaşamı, barınmayı, çalışmayı ve sosyal aktiviteleri kolaylaştırmaktır. Mekan tasarımı, insanların yaşamsal faaliyetlerinin ve diğer aktivitelerinin sürdürülebilir olmasını sağlar. Bu disiplin, söz konusu tasarımlar için teknik yaklaşımlar, tasarımlar ve estetik fonksiyonlar üretilmesiyle ilgilenir.
Sanat Nedir?
Immanuel Kant, sanat kavramını “Estetik unsurların dışavurumu ve buna dayalı konseptlerin geliştirilmesi” olarak tanımlar. Bu kavram, tarih boyunca kesin ve herkesçe kabul edilen bir tanıma sahip olmamıştır. Ancak geçerli olan tanımların çoğu estetik, yaratıcılık ve dışavurum gibi kavramlarla ilişkilidir. Örnek vermek gerekirse; gerçek bir olaydan esinlenilen bir romanı o olayla ilgili gazete haberinden ayıran temel unsur, romanın yaratıcılığın mahsulü olması ve estetik bir forma sahip olmasıdır. Dolayısıyla, sanat kavramını yaratıcılığın estetik ölçülerle dışavurumu olarak tanımlayabiliriz.
Mimari Bir Sanat Mıdır?
Romalı mimar ve mühendis Vitruvius, mimarlığın tanımını yapan ilk kişi olarak kabul edilir. Vitrivius’un eseri Architectura’da mimari üç temel unsura dayandırılır: “Uyum, dayanıklılık ve güzellik”. Yapıtların uyumlu ve dayanıklı olması onların insanların kullanımı açısından sürdürülebilir olmasını sağlar. Ancak güzellik unsuru daha çok estetik zevke hitap eder. Bu yapıt, estetiği mimarinin vazgeçilmez unsurlarından biri olarak tanımlar.
Bir yapının her şeyden önce onu kullanan insanların ihtiyaçlarını karşılaması gerekir. Örnek vermek gerekirse, konut alanlarında dinlenme, yeme-içme ve diğer ihtiyaçlar için gereken düzenlemeler olmalıdır. Bu işlev; strüktür ve kontrüksiyon ile sağlanır. Ancak mekanın estetik bir işleve de sahip olması gerekir. Söz konusu ihtiyaç, mimariyi sanata yakınlaştırır.
Mimariyi Diğer Sanat Dallarından Ayıran Özellikler Nelerdir?
Mimariyi bir sanat olarak tanımlamadan önce onu diğer sanatlardan ayıran niteliklerden bahsetmek gerekir. Yaratıcı üretime dayalı disiplinlerle yapı planlaması arasında benzerliklerin yanı sıra farklılıklar da vardır. Örnek vermek gerekirse; özellikle modern dönemde sanat eserlerinde formların bozulması ve sınırların yıkılması söz konusudur. Clement Greenberg’ün resimlerinde ya da The Doors’un müziğinde sınırlardan bağımsız ölçüler bulunur. Ancak mimarinin temeli yaratıcı dışavuruma değil pratik bir ihtiyaca dayanır. Bu da onu müzikten, resimden ve edebiyattan farklı bir yere koyar. Diğer yandan, söz konusu disiplinin sanattan tamamen bağımsız olduğunu söylemek mümkün değildir.
Mimarlığı Sanat Yapan Nedir?
Estetik temelli unsurlar, mimari için en az pratik ihtiyaçlar kadar önemlidir. Söz konusu unsurların organizasyonu algısal etkileşime dayanır. Bir yapıyı diğerlerinden farklı kılan temel ögelerden biri onun görünümüdür. Bu görünümü oluştururken kullanılan yöntemler, dönemin estetik anlayışından etkilenir. Örnek vermek gerekirse; on dokuzuncu yüzyılda inşa edilen binalarda dış yüzeylerde kabartmalar, heykeller söz konusuyken yirminci yüzyılda daha minimal bir stil benimsenmiştir. Bahsedilen unsurların organizasyonu ise yaratıcılığa dayanır. Bu durum mimarlığı bir sanat formu hâline getirir.
Görsel sanatlar, malzemenin şekillendirilmesiyle meydana gelir. Bir heykel yapmak için mermeri, kili ya da ahşabı yontup ona form kazandırmak gerekir. Aynı şekilde resim yaparken de boyaları kullanıp anlamlı unsurlar oluşturulmalıdır. Tüm bu şekillendirme işlemleri estetik kaygılara ve dışavuruma dayanır. Aynı durum mimari için de geçerlidir. Mimarlar, pratik ve kullanılabilir alanlar yaratırken sanatın, yaratıcılığın gücünden yararlanır. Bu yaratıcı formlar; pratik kullanımla denge hâlinde organize edilir.
Mimarinin Yaratıcı Yönü
Bir disiplinin pratik bir işlevden doğmuş olması onu bir sanat formu olmaktan çıkarmaz. Mimari, bu açıdan eşsiz bir yöne sahiptir. Söz konusu disiplin; teknik üretim ile yaratıcılık arasında bir köprü kurulmasını sağlar. Yapı planlaması, hem mühendisliği hem de sanatı ilgilendiren bir konudur. Bir mimar, tasarım yaparken yaşamsal ihtiyaçlar ile estetik formları aynı anda düşünür. Bu disiplin, gündelik ihtiyaçlarla sanat arasında anlamlı bir bağ kurulmasına yardımcı olur.
Mimari ile Sanatın İç İçe Geçtiği Örnekler
Ayasofya, mimari tarihinin şaheserlerinden biri olarak kabul edilir. Kilise olarak inşa edilen bu yapı, geniş iç tasarımı, devasa kubbeleri ve vitraylarıyla dikkat çeker. Görkemli bir tasarıma sahip olan Ayasofya, içine giren herkesi etkileyen bir atmosfere sahiptir. Bu eser, yapı tasarımının bir sanat formu olarak kullanılmasına örnek gösterilebilir.
Barcelona kentinin sembollerinden biri olan La Sagrada Familia, mimarinin eşsiz bir sanat formu olarak kullanılmasına başka bir örnektir. İspanyol gotik üslubuna sahip olan bu bina, kente hâkim bir görünüme sahiptir. Kilisenin en etkileyici tarafı da hiç bitmeyen bir görünüme sahip olmasıdır. Binanın kuleleri, cennet ile cehennem arasındaki bağı temsil eder. Yapının iç kısmında yer alan kolonlar ise dallanıp budaklanan ağaçlar gibi tasarlanmıştır.
Amerikalı mimar Frank Lloyd Wright tarafından tasarlanan Şelale Evi (Fallingwater) de modern zaman mimarisinin sanat ile iç içe geçtiği başka bir örnektir. Wright, Fallingwater’ı tasarlarken insan ile doğa arasındaki ilişkiden ilham almıştır. UNESCO Dünya Mirasi Listesi’nde yer alan bu eser, yapı tasarımının bir sanat dalı olarak dışavurumculuğu ve yaratıcılığı etkin bir biçimde kullanabildiğini gösterir.
Sonuç olarak; mimariyi resim, müzik, tiyatro ve sinema gibi sanat dallarıyla aynı yerde sınıflandırmak zor olsa da onu bir sanat olarak kabul etmek gerekir. Udesign olarak, yapı tasarımının sanatın yaratıcı bir formu olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden tasarımlarımızda ihtiyaçlar ile estetik arasındaki dengeyi korumaya özen gösteriyoruz.