Bulunduğumuz ortamların renklerinin ne yoğunlukta kullanıldığı, ne şekilde aydınlatıldığı, duvardaki saatten yerdeki parkeye kadar ne şekilde dekore edildiği, düz bakışla çok önem arz etmiyor gibi görünse de bilinçaltımız ve psikolojimiz için saymış olduğum bu ayrıntılar büyük önem arz etmektedir.
Yaşantımızı devam ettirdiğimiz mekânların dekorasyonları bizim ruh halimizi, insan ilişkilerimizi, algımızı, hayata bakış açımızı, kısacası tüm psikolojik durumumuzu etkiler. Bu nedenle yaşantımızı sürdürdüğümüz ortamların iç dekorasyonunu bu bakış açısıyla yapmalı ve günlük yaşantı içerisinde daima vakit geçirdiğimiz, ziyaret ettiğimiz ortamları da bakış açısıyla seçmeliyiz.
Bu durum yaşadığımız evden, gün içerisinde kahve içtiğimiz cafelere kadar her yeri kapsamaktadır.
İç dekorasyonun insan mutluluğu açısından bu denli önemli olduğunu ülkemizdeki birçok insan ne yazık ki bilmemekte ve bilmedikleri gibi mekânları baştan aşağıya dekore eden iç mimarların mesleklerini de kolay ya da gereksiz görebilmektedirler.
Ne yazık ki bu görüşe sahip olan kişiler evlerini, iş yerlerini renklerin ve ışığın dilinden bir haber dekore ederler. Çoğu zaman ne iş yerlerinde verim alabilirler, ne de evlerinde aradıkları huzur ve mutluluğa tam olarak erişebilirler. Bu sebeple dekorasyon işi ışığın ve renklerin uyumundan, onların dilinden anlayan profesyonel bir iç mimara yaptırılmalıdır.